11 Nisan 2011 Pazartesi akşamı Nottingham´lı müzik grubu Tindersticks, İstanbul Film Festivali kapsamında özel bir gösteri sebebiyle İstanbul´da dinleyicilerine harika bir müzik dinletisi sundu. Bir yandan bir rock konseri nasıl oturarak izlenebiliri sorgularken diğer yandan da lise yıllarımda voleybol antrenmanları için geldiğim Beşiktaş Fulya Spor klubü´nün yıkılmasıyla yerini alan Fulya Sanat Merkezi´nde katılacağım etkinliğin ne kadar farklı olduğunu düşünürken, Rozi ile salon´un en ön sırasındaki koltuklarımıza yerleşiyoruz. Sahne kocaman, birbirinden farklı pek çok enstrüman dizilmiş, sahiplerinin dokunuşlarını bekliyor ve salonda boş yer yok…
Hafif loş ışıkta sahneye çıkan Tindersticks, müziklerine arkalarındaki ekranda 1948 doğumlu Fransız yönetmen Claire Denis´in filmlerinden görüntüler eşliğinde başlıyorlar. Claire Denis ve Tindersticks işbirliğinin 15. yıldönümü ve Tindersticks’in film müzikleri albümlerinin yayımlanışı
vesilesiyle düzenlenen sine-konser projesinin dünya prömiyerinde, Tindersticks ayrıca, bu proje için özel olarak besteledikleri parçayı da ilk kez çaldılar. Festival´de izlediğim Her Gün Başka Bir Bela / Trouble Everyday filminin vahşi diyebileceğim görüntülerinin yanısıra Denis´in Tindersticks ile ilk kez çalıştığı 1996 yapımı Nenette ile Boni, Davetsiz / L’intrus, 35 Tek Rom / 35 Rhums ve Beyaz İnsan / White Material´den de görüntüleri izleme fırsatı bulduk. Bis bile yapmadan, tam anlamıyla müziğe doyamadan konseri sona erdirseler de, grubun solisti Stuart Staples´ın etkileyici sesi ve şarkıyı seslendirirken gerçekten başka bir ruh haline girerek izleyicileri de o ruh haline çekişi izlemeye kesinlikle değerdi.
Her Gün Başka Bir Bela soundtrack albümü´nde yer alan ve filme ayrıca ismini veren şarkıyı aşağıda ayrıca dinlemenizi tavsiye ederim…
pek guzel ifade etmissiniz…ben de aynı duyguları paylasmaktayım:))
Pek enfesti jidden…ustelik de nefis bir kurgu vardı. Yani oyle rastgele bir sırada dill di goruntuler..Konser sonunda Claire Denis de saglam manyakmış dedirtti yani 🙂 Staples’in sesi ise zaten pek derin ve bir anda da bir yanda saksafon, bir yanda flüt çıkıp müziğe eşlik ederken o anın içine öyle güzel sürükleniyorsunuz ki…Bugün olsa bugün de giderdim…Once in a life time