Terapi saati…

Posted: August 5, 2011 in Karmankarışık

Geçenlerde bir arkadaşım blogunda benden ve 2 ortak arkadaşımızdan bahsetmiş, sadece ilgili yazıyı paylaştı bizimle. Bloglarımızın okuyucu kitlesini artırmaya yönelik olarak kendi sayfalarımızda birbirimizin bloglarına link verelim diye öneride bulundum. Link paylaşmak ne kelime, blogunun diğer yazılarını görmeye bile iznimiz yok, arkasında yatan neden ise bloguna aslında ‘beynini yazıyor olması’ idi. İlk önce garip gelse de aslında haklıydı da…Benim yazdıklarım sadece gezi, trekking, yemek konularından ibaretti…Arada kendimden kattıklarım olsa da  süzgeçten geçen şeyler oluyor mutlaka. Beynimi ben de buraya yazmak ister miydim? Evet isterdim ama sanırım onun gibi ben de  sadece kendime saklardım tüm düşüncelerimi, gel-gitlerimi, ve blog yazmak yerine kendimce bir yerlerde birşeyler karalardım. Gerçi bazen günlük  gel-gitlerimi facebook duvarımda terapi usulü paylaşıyorum ama orası ayrı elbette 🙂

Kendime saklardım dedim demesine ama nedense bugün içimdekileri dökesim var..Nereden başlasam nasıl yazsam bilemiyorum, bu nedenle biraz karmaşık  bir yazı olacak gibi görünüyor.

21 Eylül´ün çok yakınımda olması, günlerin haftaların ışık hızıyla sanki birileri kovalarmışcasına hızlı geçmesi,  35 yaş…. ‘yolun  yarısı’ denilen meşhur 35 yaşımdan günleri alıyor olacağım gerçeğinin  gittikçe yaklaşıyor olması…Bununla beraber etrafımda olan herkesin de benimle  beraber yaşlandığı acı gereğinin her gün yüzüme vurması… Her gece yatarken ya  da günün ortasında şöyle bir durum imgeliyor oluşum ve mutsuzluğa çekilişim – telefon çalıyor, karşı taraftan bir ses  ailemden birisine birşey olduğunu söylüyor ve ben nefessiz kalıyorum – bu tür  imgelemeleri son zamanlarda çok sık yaşayışım, ve elimde olmayan,  hiçbir şekilde etkimin olmayacağı konularda  daha olmamışken onu olmuşcasına yaşıyor oluşum…. Her ne kadar beynime bunun gerçek olmadığını söylesem de neden ısrarla üzülmem için böyle oyunlar yapar  konusunu anlamayışım..Etrafta ne sorunlar yaşadığını duyduğum ailelerin yanında her zaman
gurur duyduğum ve sorunlardan uzakta olduğuna inandığım yapı içerisinde Yaman´ımı göremeyecek kadar uzak kalışım, doğumgününde dahi sesini duyamayışım ve koskoca  bir ay daha göremeceyecek oluşum, yıllar sonra ‘hala, sen Esin´i hep sirke götürdün, dışarıya gezmeye gittin, geceleri onunla uyudun, peki biz neden  bunları yapmadık?’ dediğini hayal edişim –  bu yazımı gösteririm kanıt olarak, bunların hepsini seninle de yapmak isterdim, ama yapamadık çünkü…….’ -, hiçbir sorunu yokken bir anda hiç suçu olmadan ortaya çıkan her ne ise atlatman hatta bunların seni daha da güçlendirmesi için  dua edişim ve halanı asla unutmaman ve bir şekilde beni hissediyor olman uzakta  da olsan yakınımda da olsan…

Tüm bunların yanı sıra işyerindeki belirsizlikler, çok yoğun oluşum,  yıllardır sürekli bir yerlerinden kaçırdığım kariyerimi bir ucundan tekrar  yakalamaya çabalayışım, bunu yaparken hayatımın önümden daha da hızlı geçmesi, başka hiçbirşeye, en zevk aldığım şeylere dahi vakit ayıramadan zamanımın
exceller, toplantılar  ve heryerde karşına  çıkabilecek ve tadını kaçırabilecek durumlarla kendimi yormakla geçiyor olmasının farkındalığı ama bir yandan da tam birşeylere bu kadar yakınken vazgeçmeyecek oluşum….

Hayatı kaçırmak ne demek acaba…. Burası çok karışık işte..Umarım herşey doğru zamanda doğru yerde doğru şekilde karşımıza çıkar, ve verilen fedakarlıklar karşılığını bulur ve umarım kimse hayatın ucunu kaçırmadan yaşamını sürer….

Blogumun, benimle ilgili tek yazısı mı olur yoksa arada gene içimi döker miyim bilmiyorum ama okuyabildiyseniz ve umarım ‘ne sorunları olanlar  var, bunlar da sorun mu, kendine sorun yaratma, durumuna şükret’ demediyseniz şimdiden teşekkür ederim… Elbette her güne yeniden sağlıklı bir şekilde başlayabildiğim için şükrediyorum… Hepimiz için duam, hayatı birşeyler uğruna ucunu kaçırmadan yaşayalım. Ucunu kaçırıyorsak da hemen farkına varalım ve  yolumuza devam edelim… İşaretlere sesleniyorum: lütfen farkedilecek şekilde yolumuza çıkın……

Comments
  1. Vildan Akyol says:

    Hergun gozumu actigimda gunesi gorebiildigim icin, kizimi sesini duyabildigim, yuzundeki gulumsemeyi gorebildigim icin, tum ailemin saglikla hayatta oldugu icin, istedigim seyi yiyebildigim icin kisaca aslinda nefes alabildigimiz icin hergun sukretmemiz gerekiyor Isilcim. Yas ilerledikce insan daha cok farkina variyor kacirdiklarinin ve kacirabileceklerinin. Cok fazla kacirdiklarina takilmadan hayati yasamak gerekiyor. Yuregine saglik…

  2. Emre says:

    Isil, umarim yanlis anlamisimdir ama dogru anlamissam gecmis olsun cok. Umarim tiz zamanda iyilesir yegenin. Mutluluk formulu icin emrercin. Com’a bakiyoruz. Bu bir reklamdir, evet.:)

  3. teşekkür ederim emrecim…reklamı anlamadım, detaylı mail alayım pleasee…

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s