Les Adoptes: tesadüflerden ibaret hayata örnek bir film…

Posted: August 27, 2012 in Film

Klasik bir Kadıköy gelenekseli… Önce Kadıköy Beyaz Fırın´da arasına konmuş kaşar peynirleri erimiş tahıllı simit ile bir büyük bardak çay eşliğinde çevre gözlemlenir, o sırada yan masada oturan 2 Alman kızın vücut ölçüleri ile yediklerine bakılıp ‘ben bu kadar yesem kesin  100 kilo olurdum’ şeklinde düşüncelere tanık olmanın ardından Bahariye caddesinde kısa bir yürüyüş yapılır ve sonunda en favori mekanım olan ‘Orta Dünya’ ya ulaşılır. Zaman zaman uğradığım bu dükkandan izleme fırsatım olmayan filmler seçilerek hem film koleksiyonuma katkısı olsun diye satın alınır ‘ elbette Orijinal :)’ hem de evde sinema keyfi yaşanır bu filmlerle.

Geçen haftasonu aldığım filmlerden birini Pazar akşamı izlemek üzere ekran karşısına kuruldum. Filmin adı, Les Adoptes (The Adopted). Nedense kendimi bildim bileli Fransız filmlerini çok severim, hatta üniversite yıllarımda Fransız Kültür Merkezi´inde yayınlanan film gösterimlerini her ne kadar Fransızca´dan tek kelime anlamasam da kaçırmazdım. Muhtemelen bir önceki yaşamımda Fransız idim 🙂 Neyse filme geri dönüyorum…Filmin ana karakterleri 2 kızkardeş. Lisa, yerlerinde kendi evime döşemek istediğim tarzda karoları olan küçük bir müzik dükkanında çalışan bir müzisyen ve Leo adında bir oğlu var. Özellikle oğluna ilgi duyacağı aktiviteyi bulma konusunda geçen sahneler oldukça eğlenceli. Şimdiki zamandaki çocuklar – yeğenlerimden biliyorum, önce yüzme, sonra voleybol, piyano, evet şimdi keman dersiiii 🙂  bu kadar koşturmaca arasında evet şanslılar ne yapmaktan zevk aldıklarını küçük yaşta görebilecekler ama bir yandan da bu koşturmaca arasında çocuğu, hepsinden nefret eder hale sokmak da mümkün, neyse ebeveyn olmadığım için çok da yorum yapmam doğru olmaz sanırım, filmimize geri dönelim en iyisi… Filmin diğer karakteri ise Marine.. Bir kitapçıda çalışıyor, Cary Grant ve Audrey Hepburn filmlerini izlemeye bayılıyor. Ve aşkın bu filmlerde gibi olacağına inanıyor. Filmin erkek karakteri Alex ise kitapçıda Marine´in karşısına çıkıyor. Tahmin edeceğiniz üzere aralarında ilişki başlıyor. Ancak bir noktada, özellikle ‘ilişki insanı’ olmadığımı düşünen birisi olarak bir sahnede ‘ilişkiler için uygun olmadığını’ söyleyerek Marine ilişkisini sona erdiriyor. Bazı sahneler sonrasında tekrar biraraya geldiklerini görüyoruz, elbette erkek karakterin Arabeskvari konuşmasının etkisi büyük. Ve herşeyin yoluna girdiğini düşündüğünüz bir anda, hiç beklemediğiniz bir anda ekran görüntüsü flulaşıyor… Vespa kullanan birisi olarak en büyük korkularımdan birisi yaya olarak karşıdan karşıya geçerken bir motorun bana çarpması diğeri ise motor kullanırken bir yayaya çarpmam… İşte bu flulaşan sahnede tam da hayatında herşeyin yoluna girdiğini düşündüğü bir anda Marine bu tesadüfler zincirinin içinde bulur kendini… Motor çarpma sahnesini söyleyerek filmin heyecanını kaçırdığımın farkındayım ama fragmanında da bu sahne görünüyor zaten, bu yüzden bana kızmayın 🙂 Filmin ilk bölümünde Marine´in hayatı gözönündeyken geriye kalan bölümünde Lisa ile Alex üzerinde konu dönmeye başlar. Aylar geçer ve komada olan Marine yaşamına veda ederken arkasında minik bir bebek bırakır. Eğer bu film Türk filmi olsaydı kesin bebeğe Marine ismi koyulurdu, ama bu Fransız filminde Marine´in okuduğu kitaplardan birinin yazarının ismi koyulur. Şaka bir yana, benim aklıma gelmedi değil, kesin Lisa ile Alex de evlenir diye düşündüm ama film bu şekilde sonlanmıyor 🙂

İzlerken büyük bir zevk aldığım ve kesinlikle izlemenizi tavsiye edebileceğim bir film…. Şimdiden iyi seyirler diliyorum 🙂

Comments
  1. Tolga Birsen says:

    Işıl’cım,

    Yazılarını okumak keyif veriyor.Gerçekten okurken filmi izlemiş kadar oldum.

    Sevgiler,
    TB

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s