Bebekliği, çocukluğu, ergenliği, gençliği rock müzikle dolu olan, ne tarz müzik dinlersin sorusuna ‘e ben küçüktüm, abimlerle aynı odada kalırdım, uykuya dalarken onların dinledikleri Status Quo, Beatles, Pink Floyd bana ninnilik yapardı, e tabiki rock müzik dinlerim’ diyen, Türk Sanat müziği ile ilişkisi sadece evde annem ile babamın TRT kanalında takip ettikleri ve sıkıcı olarak nitelendirdiğim müzk programları ile sınırlı olan ben, bu akşam tam anlamıyla harika bir konser izleme şansına sahip oldum…. Bu güzel akşamı tasvirleyebilecek en doğru söz şu olmalı: ‘Müzik, ruhun gıdasıdır…’
İnsanı, olduğu yerden başka alemlere götürmeyi başarabilen, insanın ruhunun derinliklerine inebilen, direkt içine işleyen ve zaman zaman gözlerini dolduran müthiş bir müzik şöleniydi bu akşam izlediğim ve dinlediğim… ‘Ne kardeşim, ben rock´cıyım, dinlemem Türk Sanat müziği’ diyenlerdenseniz, kesinlikle C
emal Reşit Rey konser salonu´nda CRR Türk Müzik Topluluğu´nun ileriki dönemlerdeki konserlerinden birini izleyin derim, garanti ediyorum, pişman olmayacaksınız 🙂 CRR Türk Müziği Topluluğu, tanburundan uduna, kemençesinden viyolenseline, neyinden kanununa, tüm müzik aletlerinin virtüözü olan 11 müzisyenin ve birbirinden güzel sesleri olan 6 ses sanatçısının biraraya gelmesi ile oluşan bir topluluk. İki bölümden oluşarak hazırladıkları konserin ilk kısmında Osmanlı İmparatorluğu son döneminde başlayan ve Cumhuriyetin ortalarına kadar devam eden yeni bir anlayışla bestelenmiş eserleri ve ikinci kısımda ise kendi beste ve düzenlemelerinden oluşan Türk müziğinde oda müziği eserlerinden örnekler sundular. Yaklaşık 2,5 saat süren konserde tek bildiğim eserin ‘Hatırla sevgili’ olmasına rağmen, başından sonuna dek, hani bazı anlar vardır ya, mutlu ve huzurlusundur, işte öyle hissettiğim bir zaman dilimi oldu…
Türk Sanat müziği ile uzaktan yakından ilgisi olmayan birisi olarak nasıl oldu da bu topluluktan haberdar oldun diyenleriniz olabilir diye hikayeyi de anlatmadan geçemeyeceğim. Çoğu yazılarımda hayata bakış açımı, zaman zaman özetleyen ‘life is a chain of coincidences!’ felsefesine dokundurmalarım olmuştur, işte burada da benzer bir örnek sözkonusu… Milano havaalanı´ndayım. Check-in desk´in açılmasını bekliyorum. Önümde Türk bir çift. Eşyalarımı onlara emanet ediyorum ihtiyaç molası için…. Karşıma herzaman iyi insan çıkacağı düşüncesiyle hareket ederek.. Geri geliyorum, eşyalarım olduğu gibi yerinde duruyor…Sonra sohbete başlıyoruz kontuarın açılmasını beklerken… Hayatın gerçekten bir oyun olduğu ve karşımıza çıkan herkesin bize göstereceği, bize katacağı, bizde eksik olan birşeyi farketmemizi sağlayacağı olgusu sanırım gerçek… Neyse gece gece çok da laga luga yapmayayım, döneyim konumuza 🙂 Milano-İstanbul uçuşunu keyifli hale getiren Hakan Talu, tanbur virtüözü ve TRT İstanbul Radyosu´nda tanbur sanatçısı. Eşi, özel bir okulda öğretmen ve piyano çalıyor. Böyle müzisyen bir anne ve babanın dünyaya getirdiği 22 yaşındaki kızları ise viyolensel çalıyor… Hayranlıkla baktığım bu güzel çift, beni evime kadar bırakıyor. Yaşadığımız dünyada kaç kişi bu kadar şanslı olabilir ki… Ve ardından da işte bugün için özel davetiye alıyorum annem ve babam ile beraber izlemek üzere…
Özetle, yaşadığımız her anın, karşılaştığımız her insanın ve yaşamımıza girip çıkan herkesin bize göstermek istediği birşeyler var, önemli olan bunları görebilmekte sanırım.
Eğer topluluğun konserlerini takip etmek isterseniz, http://www.crrks.org/ websitesini inceleyebilirsiniz. Şimdiden keyifli dinletiler diliyorum..