Bebeklik, çocukluk, gençlik dönemlerinin hepsi Fatih´de geçsin ve sen gel bu yaşında, iki sokak ötedeki Akdeniz Hatay Sofrası´nı keşfet… Neyse geç olsun güç olmasın diyelim, hiç keşfetmemiş olmaktan iyidir 🙂
Kendilerine çok uyan bir slogan bulduklarını düşünüyorum leziz yemeklerini tatma şansını bulduktan sonar: ‘Hatay´a gelmeyen hataya düşer’… 🙂 1985 yılından beri hizmet veren Akdeniz Hatay sofrası, isminden de tahmin edileceği üzere Hatay´a özgü lezzetlere menüsünde yer
veriyor. Kekikgillerden zahter otunun kullanıldığı Zahter kebabı, Zahter salatası ve yemekten sonra midenizi dinlendirmek için alacağınız Zahter çayı, tek bir otun hem yiyeceğinize hem de içeceğinize ayrı tat verebileceğinin bir kanıtı… Her ne kadar bunca yemekten sonra belli bir süre meze ve kebap yemeye ara vercek olsam da eğer kebap kriziniz geldiyse, aşermenizi burada gidermenizi öneririm kesinlikle:) Humus, Muhammara, Maklube pilavı, acılı ezme, Mekdus –acıya eşiği düşük olanlar için dikkat derim 🙂– , kağıt kebabından zahter kebabına kadar pek çok kebap çeşidini, iş arasında kaçamak yaparak gittiğimiz Akdeniz Hatay Sofrası´nda tatma imkanı bulduk….Benden size tavsiye, eğer öğlen yemeği için gittiyseniz ardından ciddi bir toplantınız olmadığından emin olun, yoksa uyuyakalmanız olası:) Menüde yer alıp denemediklerimiz arasında, sunuluşu itibariyle çok dikkat çekici olan tuzda tavuk ve et… %100 kaya tuzu ile kapatılarak odun ateşinde pişirerek yaptıkları bu lezzeti de deneyimlemek lazım tabi bir gün 🙂 Her ne kadar restorana girmeden
önce çok iradeli gözüksem de, yine de dayanamayıp ucundan yediğim Antakya künefesini de tatmadan ayrılmayın derim. Özellikle servis edilirken yanında getirdikleri kaymak ve nar çok cezbedici 🙂 O kadar yiyip yiyip, müşterilerine bir nebze acıyarak beyaz ekmek yerine kepek undan yaptıkları lavaş ekmeği ve pide ikram etmeleri ise en favori hareketti benim için 🙂 En azından mezeleri götürürken kepek ekmeğine sürerek yemek bile, insanı birazcık rahatlatabiliyor, hafif yedim aslında ya, hafif hafif, kepek ekmek yiyorum ki :):) Şaka bir yana, Hatay mutfağını seviyorsanız ve ayrıca Pazar günleri servis ettikleri 151 çeşitlik kahvaltı menüsünde neler varmış diye merak ediyorsanız, burayı mutlaka denemelisiniz…
Hazır, Fatih´deki mekanlardan söz açmışken, çocukluğumun geçtiği 3 özel mekana ait damağımda kalan tatlardan da bahsedeyim bu vesileyle 🙂
Annemin Barbaros yoğurtçusu´ndan aldığı yoğurt ve tavukgöğsünün lezzeti; Reşat Nuri Güntekin tiyatrosu´nda annem ve babam ile tiyatro izledikten
sonra Vefa bozacısı´nda verdiğimiz molada boza ile sıcak leblebi keyfi; babamın İşbankası´nda yaptığı görev itibariyle Karadeniz´de bulunmuş olup her Pazar günü gelenekselleşmiş olan ritüeli Fatih´de de devam ettirip, annemin hazırladığı iç ile Fatih Karadeniz pideci´sinden eve sıcak sıcak gelen pidenin mis kokusu….
İlk yeğenimin doğuşu ile 15 gün içerisinde Fatih´den ayrılıp ve bir gün olsun o günlerini özlememiş biri olarak, baya bir nostalji oldu bu yazı benim için.. Sanırım azıcık özlediğim kısımları varmış diye itirafta bulunarak yazıma son veriyorum…
Şimdiden afiyet olsun 🙂