

Nasıl gidilir?
Seyahatlerimizi planlarken her zaman kullandığımız Skyscanner.com üzerinden İstanbul-Tiran uçuş seferlerini sorguladıktan sonra bizim için en uygun olan tarihlerde Pegasus havayolları’nın uçuşuna biletlerimizi aldık. 1 saat 20 dakika süren bir yolculuğun ardından Tiran’a varıyorsunuz. Avlonya kıyılarına gidebilmek için öncelikle Tiran’a ulaşmanız gerekiyor, daha yakın başka havaalanı malesef yok. Ülke içerisinde rahat gezebilmek için de araç kiralamanızı tavsiye ederiz. Türkiye’de kullanmış olduğumuz sürücü belgesi geçerli ancak aracı kullanacak kişiye ait kredi kartının yanınızda bulunması kritik, aman sakın atlamayın… Rentalcars.com üzerinden ayarladığımız aracı Sicily by car firması aracılığıyla edindik. Siz de aracınızı bu acente üzerinden alacak olursanız, havaalanı içinde aranıp dolanmayın, havaalanından dışarı çıkınca sağdan yürümeye devam edin, yuvarlak kavşağa gelince ofislerini hemen sol tarafta bulacaksınız. Önceden uçuş bilgilerinizi acente ile paylaşmanız durumunda sizi zaten karşılayacaklar, biz bunu atladığımız için biraz dolanıp zaman kaybettik, sizin aklınızda olsun 🙂 İnternet üzerinde bu acente ile ilgili olumsuz yorumlar okuyabilirsiniz, ancak biz gayet memnun kaldık ve hiç sorun yaşamadık.
Araç kiralamak yerine otelden transfer ayarlayalım da diyebilirsiniz. Kıyas yapmak adına Tiran ile Radhime’de konaklayacağımız otel arasında tek yön transfer için 90 Euro gibi bir bedel doğuyordu. Eğer kalacağınız otel daha da güneyde ise bu meblağ kat be kat artabilir. E bir de siz de bizim gibi otele kilitlenip kalmayayım diyorsanız o zaman araç kiralamak zaruri diyebilirim, hem de çift yön transfer fiyatına aracınızı kiralamış oluyorsunuz, bir de Euro düşükken kiraladınız mı ne mutlu size 🙂 Ocak ayında plan yapmamızın diğer avantajını burada da yaşadık en azından 🙂
Bu arada yollarda tabelalar bazen yeterli olmayabiliyor, bu nedenle Arnavutluk’a gitmeden önce mobil telefon operatörünüz ile görüşüp internet paketleri hakkında bilgi alabilirsiniz, tüm paketler Arnavutluk’da geçerli olmayabiliyor. Ülkeye varınca internet alırsanız sorun yaşamanız olası, siz en iyisi önceden internet paketini alma işini halledin, en önemli tavsiyemiz bu olsun, sonradan canınız yanmasın…
Nerede kalınır?

Konaklama ile ilgili şöyle bir önerimiz olabilir, daha önceden okuduğum blog yazılarında böyle bir bilgi olması işimize yarayabilirdi, ancak bulamamıştım, size plan yaparken fikir vermesi açısından paylaşmakta fayda görüyorum. Tüm tatiliniz boyunca tek bir otelde kalayım derseniz, Dhermi daha uygun bir lokasyon olacaktır. Avlonya bölgesinde kalırsanız, daha güneye inmek için Çika dağını hep tırmanmak zorunda kalırsınız bol bol virajlara, arada yağmura maruz kalarak. Tatil konaklamanızı iki farklı yerde yapmak da
tercihiniz olabilir. Borsch’da kalıp Sarande ve Ksamil adalarını gezip, dönüşte de Radhime’de konaklayabilirsiniz, böylelikle dönüşünüz için havaalanına mesafeniz azalacaktır. Gündüz gözüyle yine dağı tırmanıp Dhermi plajına da ulaşabilirsiniz rahatça. Ya da bizim gibi Radhime’de kalıp hemen hemen her gün ine çıka Çika dağını geçersiniz, en azından bol bol temiz havayı içinize çekmiş olursunuz güzel manzaraların eşliğinde 🙂 Karar sizin 🙂

Nereler gezilir, neler yenir, neler içilir?

Vlore’den kuzeye doğru giderek ulaşabileceğiniz Narta gölü’nün üzerinde yer alan Zvernec adası’nı
ziyaret edebilirsiniz. Fotoğraf çekmeyi sevenlerdenseniz yansımalar ve adayı karaya bağlayan ahşap köprü size çok güzel fotoğraf kareleri sunacaktır, emin olabilirsiniz 🙂

Avlonya bölgesi’nin güneyinde yer alan Orikum, uzun plajı olan bir sahil kasabası. Konaklama için pek çok alternatifin yer aldığı bu kasabayı düz ayak olması açısından tercih edebilirsiniz. Denize sıfır konaklayabileceğiniz bir yer yok ancak diğer kasabalar gibi yamaç üzerine değil de ova üzerinde olduğundan tırmanışlı yollar sizi beklemiyor. Orikum’da en çok beğendiğimiz, hem kahve içtiğimiz hem de yemek yediğimiz Orikum Restaurant’ı denemenizi öneririz. Komşu
ülkeler Yunanistan ve İtalya olunca her yerde oralara özgü mutfak nüanslarını yakalamanız mümkün, freddo cappuccinolar ve pizzalar sizleri burada da bekliyor yani anlayacağınız 🙂

Orikum’dan daha güneye inerken daha önce bahsettiğim tehlikeli yol sizi bekliyor. 2044 metre yüksekliğinde olan Çika dağı’nın virajlı yollarını tırmanıp indikten sonra varacağınız yer muhteşem, yaklaşık 2,5 günümüzü geçirdiğimiz Dhermi plajına bu sayede ulaştık, o yollara değer yani, sakın tehlikeli diyip pes etmeyin 🙂 Dhermi plajına inmeden önce yolunuzun üzerinde bulunan Kondraq’da bulunan Barba Niko Furre Buke’den böreklerinizi almayı da ihmal etmeyin. Dhermi plajında şezlongu ile şemsiyesini kullandığımız Pastarella´dan gayet memnun kaldık, ne oturduğunuz gibi
para toplamak için hemen dibinizde bitmiyorlar ne de gün içinde çantanızdan çıkardığınız yiyeceklere laf etmiyorlar. İki şezlong ve bir şemsiye ücreti ise toplam 700 leke. Denizi ise tek kelimeyle mükemmel…Dönüş yolunda Çika dağını tırmandığınızda gün batımını izleyebilirsiniz. Ama yanınızda kalın giysiler olsun, çok fazla rüzgar var, deniz sonrası üşütmeyin 🙂 Güzel güzel yüzdünüz, yoruldunuz, üstüne gün batımı şöleni ile gözlerinizi şenlendirdiniz, şimdi bayram sırası midenizde… Çika dağında bulunan Llogara milli parkının içinde yer alan Alberti Restaurant hem zevkle oturacağınız hem de yemeklerinden memnun kalacağınız bir yer. Tek tavsiyem, canınız tatlı çeker de menüde tanıdık isim “revani” görürseniz aldanmayın, daha farklı bir tat, hayal kırıklığına uğramayın, bizden söylemesi 🙂

Dhermi’den sonra kıyı boyunca görülecek yerler arasında Vuno, Jale, Himare, Porto Palermo, Borsch kasabaları var. Ancak her birinde denize girme şansımız olmadı, eğer sizin vaktiniz olursa Vuno’da Gjipe plajı ile Borsch plajını önerebiliriz. Bizim asıl görmek istediğimiz iki yer vardı, o yüzden zamanımızı onlara ayırmayı tercih ettik… Bunlardan
birincisi; Syr-i Kalter (Mavi Göz), İyon Denizi’ne dökülen 25 km uzunluğundaki Bistriçe Nehri’nin kaynağı. Gözünüzü nereye çevirseniz çeşit çeşit yusufçuk görebileceğiniz bu doğal
güzelliği gezi listenize mutlaka ekleyin. Ancak erkenden gelmenizi tavsiye ederiz, tahmin edeceğiniz üzere pek çok turistin ziyaret akınına uğruyor burası, giriş için kuyrukta beklemeniz olası. Bir de yüzmek yasak, buzzz gibi sulara dalma hayali kurmayın 🙂


Görmek istediğimiz ikinci yer ise; Ksamil adaları… Arnavutluk’un en güneyinde, Yunanistan sınırına en yakın mesafede olan bu adalar İyon denizinin üzerinde. Denizin ve kumun rengi ile adaların yeşilliği sanki size Maldivler’deymişsiniz izlenimi yaratıyor dediklerini okumuştum farklı bloglarda, hakikaten
doğruymuş 🙂 Abiori Restaurant’ın plajında günümüzü geçirdik, ancak şunu da söylemeliyim. Tüm plajlar küçük ve tıklım tıklım. Bir gün geçirmek bizim için yeterli oldu, görmeden geçmek de olmazdı
burayı, ancak sakinliği seviyorsanız çok fazla gününüzü buraya ayırmanızı önermem, plan yaparken aklınızda olsun 🙂


Buraya kadar gelmişken Yunan’a da ayak basayım derseniz, vizeniz de varsa Sarande’den hemen karşı kıyıda yer alan Korfu adasına geçebilirsiniz.
Özetle; yollarında giderken mısır tarlaları, zeytin ağaçları, üzüm bağları, çam ağaçlarıyla bezeli dağlık alanları görerek yeşil rengine doyacağınız, Yunanistan ile İtalya´nın komşu ülkeler olması sebebiyle oralardan esinlenerek her yerde bulabileceğiniz deniz mahsülleri, pizza, börek ve kahve ile midenizi mutlu edeceğiniz, ancak yapılar anlamında Türkiye’ye benzerliği sebebiyle ev, kapı, bahçe fotoğraflarından mahrum kalacağınız, denizin renginin güzelliği ile mavi rengine doyacağınız, Ağustos ayında denizin keyifli sıcaklığı ile tüm gün sudan çıkmayarak yüzme hasretine son vereceğiniz, deniz ayakkabısı almayı ihmal ederseniz ayaklarınızın acıyacağı ama yine de plajlarında yürümeye devam edeceğiniz harika bir gezi bekliyor sizleri Arnavutluk rivierasında… Deniz tatili beni kesmez derseniz de yapılacak daha çok şey var. Çika dağından yamaç paraşütü ile atlama, dağda trekking, 2005 yılından beri UNESCO Dünya Miras Listesi’nde olan Gjirokastra´yı ziyaret etmek, Avlonya’da Mimar Sinan’ın eseri olan tarihi Muradiye Camii ve Neşat Paşaoğlu Camii´ni gezmek, Ksamil adalarına yakın antik Yunan kenti Butrint´i dolanmak bunlardan sadece bazıları…
Fransa, İtalya rivieralarından sonra kesinlikle görülmeyi hak ediyor Arnavutluk rivierası… Bir gün siz de tatilinizi bu istikamette planlarsanız, şimdiden keyifli tatiller diliyorum 🙂