Hangi filme gitsem diye vizyondaki filmler arasında göz gezdirirken gördüm ‘Sen Dünyaya Gelmeden’ filmini… Tom Cruise ile Brad Pitt´in ayrı ayrı rol aldıkları Amerikan filmlerinin aksine İtalya ve İspanya ortak yapımı olan ‘Twice Born’ daha çok ilgimi çekmişti…. Yazılarımı okuyanlar ve beni tanıyanlar genelde bilir hayatın tesadüflerle dolu olduğuna inandığıma… Ve Pazar günü gene aynı şey oldu… Telefonumda bir mesaj.. Bankalardan ya da sürekli indirim ve kampanya haberi gönderen giyim mağazalarından değildi bu sefer…:) Rozi´den gelen mesajın ardından filme beraber gitmeye karar verdik…Daha sonradan farkına vardım ki cüzdanımı evde unutmuştum ve eğer bu buluşma olmasaydı, eve dönüp cüzdanımı alana kadar filme yetişmemin imkanı pek olmayabilirdi…Neyse işin gırgır kısmını geçeyim, ve asıl konumuza geri döneyim.
Margaret Mazzantini’nin ‘Venuto Al Mondo’ adlı romanından uyarlanan bir film ‘Sen Doğmadan Önce’. Filmin ilk sahnelerinden birinde Penelope Cruz, oldukça yaşlı birisi olarak karşılıyor sizi, yapılan makyaj o kadar müthiş ki ‘nasıl da yaşlanmış’ dedirtecek gerçeklikte. Sonradan filmi izlerken pek çok flashback´ler olduğunda yeniden Penelope´nin genç ve güzel halini görebiliyorsunuz. İlk başta aşk filmi olarak görünse de Bosna savaşı´nın insanlar üzerinde bıraktığı yıkıcı etkiyi içinizde hissedebileceğiniz bir film.. Herkesin kendince çok farklı pay çıkarabileceği bir film…Bazı izleyenler için sevdiği erkeğe, ona benzeyen bir çocuk vermek için deneyen, çabalayan ve sonunda kısır olduğunu öğrenerek yıkılan bir kadın… Bazı izleyenler için sırf çocukları olması için kendisinden feragat ederek başka bir kadını ayarlayabilecek kadar sevgilisini seven bir kadın… Bazıları için kadının bunca fedakarlığına rağmen bebek yapabileceği kadının peşinden koşan adam…Zannedebilirsiniz ama sizleri hiç tahmin edemeyeceğiniz nitelikte bir sonun beklediğinden emin olabilirsiniz. Filmi izlemeyi ya da kitabı okumayı planlayanların tadını kaçırmamak adına konudan daha fazla bahsetmeyeceğim.
Filmin son 10 dakikası içinize dokunan ve gözyaşlarınıza yenik düşeceğiniz dakikalar olabilir, en azından benim için öyle oldu diyebilirim… 1996 yılında Pristina´da ziyaretine gittiğim akrabalarımın, 1993 yılında yaşanan Bosna savaşı´ndan ne kadar etkilendiklerini gözlemem, 1999 yılında Kosova´da patlayan kargaşa sebebiyle yurtlarını kaçarak terkedip bizlerle kaldıkları ayları hatırlamam ve anavatanlarına geri döndüklerinde bazılarının evlerinin işgal edilmiş, bombalanmış, tahrip edilmiş şekilde bulduklarını bildiğimden sanırım bu kadar içime işledi film…
Kesinlikle izlemenizi öneririm, özellikle filmde Penelope Cruz ile başrol almayı başarmış Saadet Işıl Aksoy´u izlemek de pek keyifli…
Şimdiden iyi seyirler diliyorum…
“insanim” diyen herkesin cok etkilenecegi bir film…oyuncular da cok basariliydi!!!
bir dahaki filimde bulusmak dilegiyle annii:)
evet annı, arayı uzatmayalım ayrıca 🙂