Bu seferki yazımın başlığı Ekin´in ağzından 😊, e ne de olsa büyüyünce blogum kendisine emanet, ufaktan başlasın bakalım 😊
Neden Minecraft?
İstanbul – Şanlıurfa uçuşumuzda Şanlıurfa´yı tepeden gördüğünde yeryüzünü Minecraft tarlalarına benzetmesi ile çıktı bu başlık, ama gerçeklik payı o kadar yüksek ki, başlığa da cuk oturdu 😊
Bayramların denk geldiği ayların yaz aylarından uzaklaşması ve geçen yılki Ramazan Bayramı seyahat planlamasında deniz tatilini kısa kesip rotayı kaplıca tatiline dönüştürmemiz sebebi ile, bu yılki planımızı en baştan ülke içinde, gezmediğimiz ama gezmek istediğimiz yerler arasından seçerek yaptık. Ülke içinde geziyor olsak da sanki yurtdışında gezi yapmışız gibi hissettiğimiz anlar olmadı da değil, bir an geldi kendimizi Endülüs sokaklarında gezer hissettik, bir an geldi Petra topraklarında yürüyoruz sandık, bir an geldi Norveç Fiyord´larında nefes alıyoruz zannettik. Yani anlayacağınız Şanlıurfa – Adıyaman gezimiz tam bir şölen sundu bize 😊
Yolculuğumuz ile ilgili detaylara geçmeden önce birkaç uyarı, hatırlatma ve öneri paylaşmak istiyorum. Yazılarımı takip edenleriniz bilir, zaten mimliyimdir seyahatlerdeki macelarımda başıma birşeylerin mutlaka gelmesi ile, ama eşim ve oğlum ile beraber bu meziyetimizi double – triple artırdık diyebilirim 😊 Hem gülüyorum ağlanacak halimize hem de bir yandan ileride anlatmak üzere bir anısı daha eklendi kuzunun hafızasına diye de seviniyorum, şaka bir yana:
- Gittiğiniz yerde araç kiralarsanız plakanın sadece harfli olan kısmını değil, tüm plakayı ezberleyin, araca binerken de doğru aracı aldığınızdan mutlaka emin olun 😊
- Şanlıurfa seyahatinizi planlarken bayram zamanlarına getirmemeyi mümkünse tercih edin, çoğu yer kapalı oluyor, mesela Gümrük Han´da kahve keyfinden mahrum kalmamış olursunuz 😊
- Şanlıurfa´da eğer fotoğraf makineniz boynunuzda asılı, görünür şekilde gezecekseniz, sürekli sizden fotoğraf çekmenizi talep edenler olacaktır, buna da hazırlıklı olun 😊 İstanbul´a döndüğümüzde ilk iş fotoğrafları aktarıp ilgili kişilerine ulaştırmak oldu.
- Uçak saatlerinizi mutlaka ve mutlaka bir gün öncesinde aile bireyleriniz olarak her biriniz mutlaka ayrı ayrı kontrol edin, teyit edin, varsayımda bulunmayın 😊
- Müze kartınızı yanınızdan eksik etmeyin, müze, Göbeklitepe ve Nemrut girişlerinde size kesinlikle zaman kazandıracaktır!
- Şanlıurfa için iki tam gün ve Adıyaman için bir buçuk gün planlamak kesinlikle yeterli değil, Halfeti, kaplıcasever bir aile olarak Karaali Kaplıcaları, Gerger Kanyonu dahil olmak üzere aklımızda kalan gidemediğimiz birkaç yer oldu maalesef. Bu nedenle her iki il için de çevresindeki yerleri daha fazla görmek üzere ayrı ayrı en az üç tam gün ayırmanızı kesinlikle tavsiye ederim.
- Mutlaka yanınızda çikolata, bisküvi, hediyelik eşya vb. bulundurun, gittiğiniz yerlerde çocuklar hemen peşinize takılabiliyor, pek çok şeyden mahrum kalarak zor koşullarda yaşadıkları için bu tür sürprizler onları çok sevindirecektir 😊
- Yollarda öyle market, bakkal, cafe gibi yerleri bulmanızda sıkıntı olabilir, kendiniz için de mutlaka yanınızda içecek ve yiyecek bulundurmayı unutmayın 😊
- Nemrut için mutlaka eldiven, bere, kalın giysi, şal tarzında giysileri yanınızda bulundurun.
Şimdi gelelim tüm seyahat boyunca uyumuyla tam bir gezgin olduğunu kanıtlayan Ekin´imiz ile yaptığımız gezimizin detaylarına 😊
Elbette gitmeden önce internette bir araştırma yaparak gezilecek yerler listesi çıkarmıştık, bu listemize yerel halkdan aldığımız önerileri de ekleyerek dolu dolu bir gezi planlaması yapmış olduk.
Arefe günü Şanlıurfa´ya varışımızın akşamı bulması sebebiyle, kaldığımız otelin yardımı ile Urfasaray Konuk Evi´inde sıra gecesine rezervasyonumuzu yaptırmıştık öncesinde. Yani vardığımız gibi kendimizi kebap dünyasına ve Şanlıurfa´ya has, davul şov, çiğköfte şov, uzun hava, halay, folklör gösterisi derken farklı unsurları içeren ritüeli izlemeye atmış bulunduk. Burada bir parantez açıp şunu eklemeden geçemiyorum, merkeze vardığımızda, iftar saatinde, in cin top oynarken ve tüm kepenkler indirilmişken, sıra gecesinden ayrıldığımızda gece on bir sularında açılmış dükkanları, alışveriş yapan insanları ve bu denli hareketi görmeyi beklemiyorduk. Bunun şaşkınlığı ile uykuya daldık sabah da yine in cin top oynayan, kepenklerin mıh gibi kapanmış olacağını beklemeyerek 😊
Şanlıurfa´da bayram bayram gibi kutlanıyor, aklınızda olsun planlama sırasında 😊
Güzel bir kahvaltı ile enerji depoladıktan sonra tabanvay planımıza geçtik, gün sonunda bizim için yirmi beş bin, Ekin için ise takribi otuz bin üzeri adımla arşınladığımız Şanlıurfa gezimizin ilk durağı en çok ziyaret edilen tarihi mekanlarından biri olan meşhur Balıklıgöl oldu.
Muhtemelen şehrin her bir karışını kaldırsalar altından yepyeni bir tarihin çıkacağı Şanlıurfa´yı biz çok beğendik. Bunda havanın güneşli olmasının ve bize eşlik eden masmavi gökyüzünün payı da yüksek tabi.
Mevlid-i Halil Camii, Hz. İbrahim´in doğduğuna inanıldığı mağara, Aynzeliha Gölü ve Halil-ür Rahman Gölü yeşillikler arasında gezeceğiniz, ama çokca kalabalık içerisinde dolaşacağınız yerler diyebilirim. Her ne kadar son üç yıldır kazı çalışmaları sebebiyle kapalı olduğundan Şanlıurfa Kalesi´ne çıkamasanız da, tepeden şehir manzarası görebileceğiniz, kalenin yanında yer alan seyir terasına tırmanmanızı tavsiye ederiz.
Dünyanın en eski kutsal alanı Göbeklitepe’ye ait eserleri bulundurması sebebiyle Göbeklitepe´ye gitmeden önce ziyaret edilmesi gereken Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, kronolojik olarak Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik, Tunç, Demir, Helenistik, Roma, Bizans ve İslami dönemlere ait önemli sergileri barındırıyor. Müze gezmeyi sevenler için harika bir destinasyon. Hemen yakınında bulunan Haleplibahçe Mozaik Müzesi de görülmeye değer yerlerden biri. Berkay´ın arkeolog olması da bi hayli avantaj bizim için elbette, müzede dolaşırken en azından bilgi donanımızı genişletmiş de oluyoruz. Aklımda kalanları not olarak burada da yazayım ki ileride unutursak geri döner bakarız 😊
Kader tanrıçası Moiralar´dan üç adet olduğunu, mozaikte görüldüğü gibi ellerinde bir makas ve kişilerin kaderini temsil eden ip tuttuklarını, yaşamı pamuk ipliğine bağlı olmak deyiminin buradan geldiğini, Moira´nın yaşam ipini kestiği zaman kaderini de belirlemiş olduğunu biliyor muydunuz?
Deniz tanrıçası Thetis´in ölümsüz olması için topuğundan tutarak Styks nehrine batırdığı oğlu Akhilleus´un Truva savaşında Paris tarafından, tek savunmasız yeri olan topuğundan okla vurularak öldürüldüğünü biliyor muydunuz?
Ya işte böyle kültürümüze kültür katarak dolaşırken, aaa bir dakika yemek yemedik, acıktık derken, kapalı dükkanlar arasında bulduğumuz Sümer Pide´ye resmen attık kendimizi, o kadar acıkmışız ki Ekin lahmacununu acılı bile yedi 😊 Allah kimseyi açlıkla sınamasın 😊
Karnımızı bir nebze doyurduktan ve enerjimizi yeniledikten sonra devam ettik adımlarımıza elbette. Karakoyun Deresi üzerinde olan, şu anda pek suyun kalmadığı Tarihi Hızmalı Köprü, Oniki Havari Kilisesi olarak da kayıtlara geçen Fırfırlı Camii, Justinian Su Kemeri ve kaya mezarlarının yer aldığı Kızılkoyun Nekropolü, her ne kadar bayram sebebiyle tüm dükkanların kapalı olmasından ötürü cıvıl cıvıl halini göremesek de kimseye çarpmadan sakin sakin yürüdüğümüz, meşhur Gümrük Han´ın da içinde yer aldığı Tarihi Çarşı Bölgesi mutlaka gezilecek yerler arasında.
Şanlıurfa´ya bir de 11 Nisan tarihinde gitmiş olursanız, kurtuluş yıldönümü sebebiyle kutlamalarına katılma fırsatı da bulabilirsiniz, Ekin´i uyutup en azından havai fişek gösterilerini izleme şansı bulduk, dönüş yolunda da Safi Künefe´de Şanlıurfa´ya özgü Şıllık tatlısını denemeyi de ihmal etmedik 😊
Şanlıurfa merkeze veda ederek gezimizin ikinci gününde ilk durağımız olarak Harran Evleri´ne doğru yola çıktık. Oraya vardığımızda hemen bir motosikletli bizi, ‘sanırım siz gezmeye geldiniz beni takip edin’ diyerek karşılıyor ve otomatik peşine takılıyorsunuz 😊 Gittiğimizde hemen bir rehber eşliğinde evlerin içerisinde dolanmaya başladık, rehberden aldığımız rivayete göre bu evlerden sadece Halep´de, Harran´da ve zamanında İtalyan bir gezginin hastalanıp bu evlerde 56 saat kalıp şifalanmasının ardından İtalya’nın güneyindeki Bari şehrinde yer alan Alberobello adında küçük bir kasabada evi kopyalayıp inşa etmiş olduğunu öğrendik. Al işte yeni bir gezi planı daha, Alberobello´yu da görmek nasip olsun diyerek, rehberin de önerisiyle dünyanın ilk üniversitesi olduğu düşünülen Harran Üniversitesi´nin olduğu antik alanı da gezdikten sonra rotamızı yolumuzun üzerinde yer alan Bazda Mağaraları´na çevirdik. Burası kesinlikle ve kesinlikle görülmesi gereken yerlerden biri, zamanında, mevcut koşullarda, o mağaraların nasıl oyulduğunu hayretle izlerken bir yandan da memleketimiz ne güzellikler barındırıyor demeden de edemedik. Karahantepe yolunda devam ederken yolumuzun üzerinde Şuayip şehri, Soğmatar gibi pek çok görülecek yer de var ancak zamanın kısıtlı olması ve Göbeklitepe´ye de yetişme gayretimiz sebebiyle buralara uzaktan bakmakla yetinmek durumunda kaldık.
Göbeklitepe´nin ardından son dönemde keşfedilen Karahantepe de mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Evimizde arkeolog olmasının yine bir avantajını yaşıyoruz burayı gezerken. Kapalı bir kutu içinde koruma altına alındığı söylenen heykelin gerçeğini internette görünce, eğer amaç korumak ise camekan içerisinde, herkesin görebileceği şekilde korunsaydı keşke demeden de geçemiyoruz…
Adıyaman´a doğru yola çıkmadan önce son durağımız olan Göbeklitepe´ye giriş saatinin en son 16:30 olarak belirtilmesi sebebiyle son gaz gidiyoruz. Bu arada Göbeklitepe´ye, eğer tur ile gitmiyorsanız çıkışı biraz meşakkatli. Aracınızı parkettikten sonra ilk önce bir kuyruğa giriyorsunuz, otobüse biniyorsunuz, indikten sonra sizi yeni bir kuyruk bekliyor. Bu kuyruğun sonunda yeniden bir araca biniyorsunuz, indikten sonra da tekrar bir kuyruk ve ardından ta daaaa, 12 bin yıl öncesine hoşgeldiniz 😊 Tüm bu yorgunluğa değeceğini göreceksiniz 😊
Bunun üzerine güzel bir yemeği hakkettiniz, restoran bulma konusunda biraz sıkıntı çektiğimizden size hemen birkaç öneri ile geleceğim. Karaköprü Atatürk Bulvarı üzerinde ciğerden dönere, ocakbaşından hamburgere farklı alternatifi birarada bulabilirsiniz.
Şanlıurfa´da gezilecek yerleri kısmen tamamladıktan sonra gezimizin üçüncü gününde Adıyaman´a günaydın diyoruz. Malesef geçen yıl yaşanan depremin etkisinin ağır olarak göründüğü ve yaşandığı Adıyaman´da pek çok gezilecek yer de Ulu Cami, Mor Petrus Kilisesi, Keleş Konağı tadilatta veya restorasyonda. Depremi anmak amacıyla 6 Şubat gününde yelkovan ve akrebin 4:17´de durdurulduğu saat kulesinin hemen yakınında yer alan Adıyaman Arkeoloji Müzesi´ni gezebilirsiniz. Adıyaman´a gelmemizin temel sebebi olan Nemrut yolunda Perre Antik Kenti, Karakuş Tümülüsü, Cendere Köprüsü, Kahta Kalesi, Arsemia Ören Yeri mutlaka görülecek yerler arasında. Yolun biraz virajlı olduğunu söylemeyi doğru buluyorum, özellikle iyi ki gündoğumuna diye yola çıkmamışız dedik yollardan ötürü. Ve sonunda Nemrut´a varmıştık, tabi ne hayaller vardı, çok güzel bir günbatımı yakalayacaktık, turuncu ışık ile bezenmiş heykellerin fotoğraflarını çekecektik. Hava sebebiyle bunlar pek mümkün olamadı ama yukarı vardığımızda yine, zamanında, mevcut koşullarda nasıl yapılabildiğine şaşırarak izlemeye koyulduk, üstüne bir de bu kış sezonu kar göremeyen Ekin için oynayabileceği kadar kar sunduğundan bir taşla iki kuş vurmuş olduk 😊
Gezimizin son gününde ise, yolun yine bozuk olduğunu belirterek, Kızılin Köyü´nde yer alan Kızılin Köprüsü, hemen yakınında yer alan köyün içinde tekne turu tabelasını takip ederek bir yanı Adıyaman bir yanı Şanlıurfa bir yanı Gaziantep bir yanı Birecik olan nehir üzerinde tekne gezisi, ardından da Atatürk Barajı Seyir Terası´ndan güzel bir manzara eşliğinde gezimizi sonlandırırken Adıyaman merkezde yer alan Peri Hanımeli Restoranı´nda yöresel lezzetlerden de mahrum etmedik kendimizi.
Umarım keyifle okuduğunuz, sizlere de rota hakkında fikir veren bir yazı olmuştur, bir sonraki gezimize kadar hoşçakalın!