Archive for the ‘Mutfak’ Category

cartoon-neighborhood_23-2147504508Geçenlerde Esra abla ile konuşuyorduk, keşke gurme ya da mekan yazarlarından biri gelse de mahallenizdeki mekanlarla ilgili ‘Tomtom mahallesinin mekanları’ gibi ‘Zühtüpaşa mahallesinin mekanları’ şeklinde bir yazı toparlasa ne güzel olurdu diyordu….O an aklıma gelmedi, ama bir iki gün geçtikten sonra her ne kadar çok takipçim olmasa da bir ilki başlatmakta ne zarar olur ki dedim….Bu sefer ki yazımın çıkış noktasına vesile olduğu için önce Esra ablama teşekkürlerimi sunarım 🙂

Hep Balat, hep Karaköy, hep Moda, hep Galata olacak değil ya, size dolu dolu, hem lezzetli hem müzik dolu, hem keyifli, hem eğlenceli bir günlük aktivite sunabilir bizim mahallemiz…  Yatağınızdan kalktınız, yüzünüzü yıkadınız, dışarıda hava mis, bugün ne yapsam diye mi düşünüyorsunuz… İşte size harika önerilerim var, bu mahallenin bir esnafı olarak, komşu esnaflarımdan bahsetmemek olmazdı değil mi ama 🙂 Keyifli okumalar diliyorum…

Mahallemizin Butik Fırını: Bitteria Bakery

201bitteria bakery5 yılının Mart ayından itibaren faaliyet gösteren Bitteria Bakery´nın sahipleri yeni evli birbitteria bakery2 çift. MSA ´dan Pasta ve Ekmekçilik eğitimi almış olan Eda´nın elinden çıkıyor tüm ürünler, Cem de dükkanın işletmesinden sorumlu, yani anlayacağınız kendi aralarında keyifli bir işbölümü yapmışlar bile 🙂 Tuzlu mamüllerin haricindeki tüm ürünlerde çikolata olması sebebi ile Bitteria adını koymuşlar sanki Alice Harikalar Diyarı´ndaymışsınız hissini verecek şekilde dekore edilmiş mekanlarına… Pazar hariç diğer günlerde 08:00 – 20:00 saatleri arasında hizmet veren Bitteria Bakery´de tuzlu kurabiyelerden porsiyon pastalara, browniden cup cakelere kadar pek çok çeşit mevcut, üstelik özel günleriniz için butik pasta da sipariş edebiliyorsunuz.

Adres: Zühtüpaşa Mah. Recep Peker Cad. No:40M Kızıltoprak / Kadıköy (Kızıltoprak PTT karşısı)

Mahallemizin İtalyanı: İl Boccalino

il boccalinoUzun yıllar boyunca İsviçre´de yaşayıp İstanbul´a dönüş yapan Hasan abi´nin mekanı, 2015 yılının Eylül ayından itibaren mahallemizi şenlendiriyor İtalyan mutfağı ile… İsviçre´nin il boccalino2İtalyan kantonunda şarap içtikleri kupadan adını alan İl Boccalino´da günün menüsü, mekan sahibinin arzusuna göre şekilleniyor, bu nedenle bir gidişinizde yediğinizi bir sonraki sefer bulamama ihtimaliniz var, ancak emin olacağınız tek şey var ki, o da her seferinde Hasan abi´nin özenle seçtiği malzemeleri kullanarak kendi elleri ile hazırladığı birbirinden lezzetli tatların sizi bekliyor olduğu 🙂 Soğuk karpuz çorbasından sebzeli mantar çorbasına, balsamik soslu ton balıklı mercimek salatasından kendi soslarıyla hazırladıkları makarna çeşitlerine, hardal soslu tavuğundan kırmızı şarap soslu dana nuar rostosuna, pannacottadan erikli tarta kadar pek çok farklı lezzeti mutfağında barındıran İl Boccalino, Pazartesi günleri dışında diğer günlerde 09:30 ile 24:00 saatleri arasında hizmet veriyor.

Adres: Çuha Çiçeği Sok. No: 9 Kızıltoprak / Kadıköy

Mahallemizin Enternasyoneli: Fatel Kalamış

reçete kalamışHaziran 2015´den bu yana faaliyet gösteren Fatel Kalamış´ın sahipleri yurtdışında eğitim reçete kalamış2görüp tecrübe edinen iki genç şef. Elif ile Fatih´in özenli ve birbirinden lezzetli yemekleri, günlük olarak şekillenen menülerini oluşturuyor.  Düğün çorbasından soğan çorbasına, keçi peynirli salatasından zeytinyağlı enginarına, hünkar beğendisinden zencefilli tavuğa kadar pek çok farklı lezzeti mutfaklarında barındıran Fatel, Pazar günleri hariç her gün 11:30 ile 22:00 saatleri arasında servis veriyor.

Adres: Itridede Sok. No:24-A Kızıltoprak / Kadıköy

Mahallemizin Yereli : Nane

nane2Mekanı illa bir çift sevgili yönetecek değil ya, anne ve oğul olarak da harika bir ikili olunabilire örneknane olabilir sanırım Nane… 3 yıl önce mantıcı olarak daha küçük bir mekanda başlayan Hülya hanım ile oğlu Efe, yaklaşık 1,5 yıl kadar evvel mekanlarını hem büyütmüşler hem de muftaklarını geliştirmişler. Haftasonu hariç her gün 10:00 ile 18:00 saatleri arasında servis veren Nane, o güne özel hazırladıkları menü ile misafirlerini ağırlıyor, günlük olarak açtıkları mantı ise mutfaklarının halen vazgeçilmezi…Favori rengim mavinin hakim olduğu mekan, yakın zamanda aldığı içki ruhsatı ile ‘Mahallenin Pub’´ı olma yolunda ilk sinyallerini de verdi bu arada, duyduk duymadık demeyin 🙂

Adres: Rüştiye Sok. No: 22 Kızıltoprak / Kadıköy

Mahallemizin Seramik Atölyesi: Patika Seramik Atölyesi

patika seramikSürekli yiyip içmekle geçmez gün, biraz da bir şeyler üretmek isterseniz harika bir aktivite olabilir sizin için Patika Seramik Atölyesi… Sakın ‘bende yetenek ne gezer, hayatta yapamam’ demeyin, atölyenin sahipleri Gonca ile Sibel´in güvenli ellerinin size yardımcı olacağından emin olabilirsiniz, bizzat deneyimlemiş biri olarak 🙂  Atölye ile ilgili daha önce yazmış olduğum yazımı da burada paylaşıyorum, daha detaylı bilgi edinebilirsiniz.

https://aktivitemidediniz.wordpress.com/2013/01/17/seramik-calismasi-icin-yeni-adresiniz-patika-seramik-atolyesi/

Adres: Rüştiye Sok. No: 32 / A Kızıltoprak / Kadıköy

Mahallemizin 3. Nesil Kahvecisi: Tabure Coffee

DSC_0016Hehehe, tabiki biz de varız, hazır gelmişken bizi de ziyaret edersiniz değil mi? 🙂 Tekrar uzun uzun yazmayacağım elbette, daha önce paylaştığım yazımın linkini okumak isterseniz diye buraya bırakıyorum, yolunuz mahallemize düşerse mutlaka bekleriz 🙂 Gerek mekanımızda oturabilir hem kahvenizi yudumlayıp kitabınızı okuyabilirsiniz ya da take-away alıp Kalamış sahilinde güzel bir yürüyüş yapabilirsiniz 🙂

https://aktivitemidediniz.wordpress.com/tag/tabure-coffee/

Adres: Zühtüpaşa Mah. Kolej Sok. 1/F Kızıltoprak / Kadıköy

Mahallemizin Barı: Mekan Kalamış Sakman

Birbirinden lezzetli yemekler yendi, güzel kahveler içildi, arada sahilde keyifli bir yürüyüş yapıldı, seramik sakmanatölyesinde bir sanat eseri oluşturuldu, artık sıra bir kadeh içki eşliğinde kulaklarınızı şenlendirmeye gelsin mi? Evet şimdi de Vedat Sakman´ın mekanındayız. Her Cumartesi akşamı kendisinin de sahne aldığı mekanın programına güncel websitelerinden erişebilirsiniz.

http://www.sakmanistanbul.com/

Adres: Itri Dede Sok. No: 9/1 Kızıltoprak / Kadıköy

mahalle2 Eskiden sadece mahalleliydik, esnafı anlamazdık bu denli sanırım… Şimdi ise hem kendi mahallemizin vatandaşı hem de yeni mahallemizin esnafı sıfatı ile yazınca yazdıklarıma da yansıyor bu iki hallilik… Ama bugün mahalleli olmanın ne güzel bir his olduğuna değinmek istedim her ne kadar son zamanlarda site yaşamları daha revaçta olsa da… Mahalleli oldun mu, bir kere bakkalından alırsın gazozu, kuruyemişçisinden alırsın tuzsuz kabak çekirdeğini, manavından alırsın meyveni sebzeni, uzunca bir süre uğrayamadığın zaman gördüklerinde ‘ne zamandır bizden alışveriş yapmıyorsunuz’ gözüyle bakmazlar da gerçekten merak ettiklerinden ‘nerelerdeydin’ derler ya da o akşam canın leblebi mi çekti, ‘bu sefer herzamankinden değil mi?’ diye sorarlar… Bir de mahallende hala eski gelenekleri devam ettiren sokak esnafları varsa ne mutlu size, o mahallenin tadından geçilmez… Siz de IMG_7121benim gibi bozacıbozaseverseniz, mahallenizde bir de  ‘bozaaaaaa’ diye bağıran bir bozacınız var ise, bence şanslısınız demektir, kaç mahallede bu değer hala yaşatılıyordur ki… Ekmek parası uğruna gecenin o serinliğinde sırtındaki güğümüyle gezerek boza satanların varlığını devam ettirmek de bizlere düşüyor mahalleli olarak. Hadi bu akşam ‘o sesi’ duyarsanız, hemen balkona çıkın, ve bozacıya bir şans verin, biz kendi mahallemizinkini çok sevdik, belki siz de sizinkini seversiniz, denemeye değer 🙂

Eveett, şimdi de gelelim haftanın tarifine… Son zamanlarda baya sıkça yaptığımız yulaflı kurabiyenin tarifini aşağıda paylaşıyorum, kahvenizin yanına çok güzel eşlik eden kurabiyeniz ile bol keyifler diliyorum 🙂

Gerekli malzemeler:

200gr. tereyağ

1 su bardağı şeker

2 yumurta

50gr. fındık

150gr. kuru kayısı

1 adet vanilin

1 adet kabartma tozu

300gr. un

200gr. yulaf ezmesi

1 çimdik tuz

Yapılışı:

Kurabiye yapımına başlamadan önce oda sıcaklığına gelmesi için tereyağını buzdolabından çıkarıyorum, yumuşaması sonradan işimizi kolaylaştırıyor. Kabın içine tereyağını koyduktan sonra üzerine şekeri ekliyorum, unhemen çırpmaya başlarsanız etrafa fışkırma riski oluyor. Bu nedenle genelde öncesinde kaşık yardımıyla şekeri yağa yediriyorum, sonrasında mikser yardımıyla çırpma işlemini başlatıyorum.yulaf Ardından 2 yumurtayı da şeker-yağ karışımının içine ekleyip çırpmaya devam ediyorum. Rondo yardımıyla hazırladığım ince dövülmüş fındık ve ince dilimlenmiş kuru kayısıyı karışıma ekliyorum. Kuru kayısı yerine yaban mersini ya da kuru üzüm de kullanabilirsiniz tabi zevkinize göre… Vanilin, kabartma tozu ve tuzu da ekledikten sonra kurabiyenin son oyuncuları olan un ve yulaf da devreye giriyor. Tüm bu karışımı silikon spatula yardımıyla malzemelerin hepsini birbirine yedirerek güzelce karıştırıyorum. Bu arada ‘ey silikon spatula, sen nasıl güzel bir icatmışsın’, mutfağımızın en önemli üyesi resmen 🙂 Spatulaya övgülerden sonra konumuza geri dönecek olursak, hamurdan parçalar alıp ya düzgün küçük toplar ya da küçük kaya parçaları yaparak üzerini yağladığım tepsinin üzerine diziyorum, tepsiyi yağlamak yerine yağlı kağıt da kullanabilirsiniz bu arada elbette… ÖncIMG_7129eden ısıtmış olduğum fırına yerleştirip, 200 derece fırında 15-20 dakika pişiriyorum. Isı derecesi ve süre maalesef fırından fırına değiştiği için size tavsiyem, ilk yapışınızda yakın takip işinizi kolaylaştıracaktır. Kendi açımdan Luxell usta börekçi fırın ile en son anlaştığımız yöntem şöyle oldu, 15 dakika 200 derecede hem üstten hem alttan ısı vererek pişiriyorum, ardından da bir 5 dakika daha yine 200 derecede sadece üstten ısı vererek pişirip fırından alıyorum. İşte mutlu son, kurabiyeler yenmeye hazır ve kurabiye canavarlarını bekliyor 🙂 Afiyet olsun…

d03cbcef755d0470a6cc440e9f1ffc09Bir Pazar günü… Rehavet çökmüş… Tam yan gel yat zamanı…Kafanızda da geçmiş ve geleceğe dair bir ton sorular, düşünceler mi var? Böyle çok uğraşmadan hem evyapımı olsun hem içindeki malzemelerin ne olduğunu bileyim hem de çok enerjimi çalmasın diyerek kendinize birşeyler mi hazırlamak istiyorsunuz yemek için? İşte size güzel bir anne tarifi, hem de tarifte bahsedeceğim yufkaların üstüste özenli bir şekilde yerleştirilme aşaması tam anlamıyla meditasyon için süper bir yöntem, sadece anda kalarak, başka hiçbir şeye takılmadan 🙂 Şimdiden hem afiyet olsun hem de namaste 🙂

Gerekli malzemeler:

2 adet yufka

500gr. ıspanak

200gr. tam yağlı inek peyniri

3 yumurta

2 çorba kaşığı yoğurt

1 çay bardağı sıvıyağ

1 kahve fincanı süt

Tuz

Yapılışı:

İç malzeme için:

500gr. ıspanağı önce bir güzel yıkayın, ardından sadece yapraklarını ayırın, bunları da ince ince doğrayın. Bir kabın içerisine 1 tatlı kaşığı tuz ekleyin ve ıspanağı ovarak öldürün. Ardından ıspanağın suyunu sıkıp yeniden bir kaba yerleştirin. Kabın içine 1 yumurta kırın ve 1 kahve fincanı süt ekleyerek karıştırın. Ardından 200gr. tam yağlı inek peyniri iyice ufalayarak ıspanaklı karışımın içine dahil edin. Burada minik bir not: tam yağlı inek peyniri yerine bir sonraki sefer lor peyniri ile deneyeceğiz, bu şekilde de lezzetli oldu, ama eriyip gitti ıspanağın içinde, lor peynir ile daha görünür kalabilir böreğin içinde…Aklınızda bulunsun 🙂

Yufkanın üzerine sürmek için karışım da şöyle:

2 yumurta

2 kaşık yoğurt

1 çay bardağı sıvı yağ

Bunları bir kasenin içerisinde güzelce çırpın.

hazır yufkaArtık böreğimizi yapmaya başlayabiliriz 🙂 Yufkaların bir tanesini önce 4´e bölün, sonra da her parçayı 3´e bölün veüçgen yufka aynı işlemi diğer yufka için de tamamlayın. Sonunda toplamda 2 yufkadan 24 parça üçgen yufkanız olacak.

Tezgahın üzerinde önce ilk yufkayı alıp üzerine hazırladığımız yoğurtlu sosdan sürün, ardından 2. yufkayı ilkinin meditationüzerine denk gelecek şekilde yerleştirin. İşte medidatif kısım burada, anın tadını çıkarın, zorlandığınızda ne hissediyorsunuz ya da çok kolay geldiyse gene ne tür hisler size geliyor, bunları da gözlemleyin 🙂 Her ne iş yapıyorsak yapalım, hepsinde vermiş olduğumuz tepkiler birer birer bizim bir yansımamız aslında, bunu farkedin….:) Tarifimize devam edersek de yufkanın geniş tarafınDSC_0003ın tam ortasına hazırladığınız içi yerleştirin, ve ardından sigara böreği sarar gibi, ama çok da sıkı olmadan sarın. Yağlı kağıt serilmiş tepsinin içine dizin. Bu işlemi tamamladıktan sonra her birinin üzerine yumurta sarısı sürüp susam ile çörek otu serpin. Sonra 200 derece fırında 25 dakika kadar pişirin. Eğer o gün içerisinde pişirmek istemezseniz, yumurta sarısı sürme ve çörek otu ile susam ekme işlemini ertesi güne bırakabilirsiniz. Şimdiden afiyet olsun 🙂

 

 

 

 

 

e28052fd720cc5e862682228b97d0dbaAnne tariflerine devam edelim bakalım, şimdi de sıra oldukça kolay bir tarifte. Telefon çaldı ve evdeyseniz biz geliyoruz mu dediler? Ve evde ikram edilecek hiçbir şey yok mu? İşte size çok pratik bir tarif, bunun hem tatlı versiyonunu hem de tuzlu versiyonunu yapmak mümkün iç malzemelerini değiştirerek. Üzerinizdekileri değiştirip hemen fırına gidip iki ekmek hamuru almaya bakıyor her şey 🙂 Haydi üşenmeyin, hem mahallenizin küçük esnafı da kazansın, değil mi? 🙂

Dipnot: Ekmek hamuru yerine elbette bunu yaş maya ile hamur tutarak da yapabilirsiniz, aklınızda bulunsun…

Gerekli malzemeler:

1 su bardağı dövülmüş ceviz – ama çok tuzla buz olmadan dövün ki yerken hissedilsin…

Tarçın

Yenibahar

2 ekmek hamuru

Zeytinyağı

1 yumurta

Yapılışı:

ekmek hamuruEğer 4 kişi olacaksanız bir ekmek hamuru yeterli olacaktır. Buzdolabında bir süre bekleterek kabarmasına izin verirseniz iyi olur ama vaktiniz çok daraldıysa hemen de başlayabilirsiniz. Tezgahın üzerine yerleştirdiğiniz ekmek hamurunu avucunuza aldığınız zeytinyağını bol bol 12243851_10153251782370994_449013553_ndökerek dikdörtgen olacak şekilde açın, burada merdane kullanmanıza gerek yok. Hamurunuzu açtıktan sonra üzerine yenibahar ve tarçın ekleyerek yayın, burada miktar biraz da sizin zevkinize göre değişeceği için şu kadar kaşık baharat diyemedim, hamurun rengi tarçın ile yenibahara bulanmış miktarda olmalı. Üzerine de önceden hazırlamış olduğunuz cevizi ekleyin. Ardından hamuru uzun tarafından rulo yapıp eşit parçalara bölün. Cevizler yukarı bakacak şekilde borcamın ya da tepsinin içinde yerleştirin. Üzerlerine de yumurta sarısı sürüp fırına verin. 175 derecede 15-20 dakika kadar pişirin.

DSC_0009sonYemesi keyifli, çayın ve kahvenin yanında servis image1edebileceğiniz, ev yapımı cevizli lokumunuz misafirlerinize sunulmak üzere hazır 🙂

Diğer ekmek hamuru ile de tuzlu bir alternatifiniz olsun isterseniz, iç malzeme olarak tulum peyniri, kekik ve ince ince kıyacağınız kurutulmuş domatesleri kullanabilirsiniz yenibahar-tarçın-ceviz üçlemesi yerine…

Şimdiden afiyet olsun 🙂

 

 

Uzunca bir aradan sonra ıspanak böreği tarifi ile sahalara geri dönmekten duyduğum hissin tarifi yok desem yalan olmaz 🙂 Hiç bu alanda bir yazı yazacağım aklıma gelmezdi, ama derler ya ‘asla, asla deme’, işte o misal, ama yeniden yazı yazmak güzel bir his, umarım sizler de okumaktan zevk alırsınız 🙂

Yazılarımı okuyanlar büyük ihtimalle bilir Hindistan gezimi ve özellikle bu seyahatimde endişeli anlarımı paylaştığım sevgili dostum Gülay´ı…. İşlerimiz sebebi ile her ne kadar sık sık görüşmesek de bilirim ki Gülay orada hep, vekız cooking ne zaman bir şeylere karar vereceksem, ya da yeni bir şeylere adım atacaksam, ya da bir kararsızlık anında, hemen hissedip tek bir telefonu bile yetebilir bazı belirsizlikleri açığa kavuşturmam için… İşte geçen gün de o yaşadığım anlardan biri, aslında yazı yazmaya geri dönmeye teşvik eden beni… Gezmiyorsam, gezemiyorsam artık, bu bir neden değildi ki yazı yazmaya ara vermek için, sonuçta blogunun adı “aktivitemidediniz”, “geziyorum” değil ki, şu an sen bu platformdasın, e sen de bunları paylaş işte diye… Ve işte artık belli bir süre, yani bir yerlere seyahat etme fırsatı buluncaya kadar anne kızki, bu artık eşimle beraber Tabure Coffee´yi işletmemiz sebebiyle sekteye uğrayacağından, ben de dedim ki “evet, neden olmasın, annemden öğrendiklerimi paylaşma” platformu olarak devam ettireyim blogumu… Ve bu platformdaki ilk yazım, anne tarafından Arnavut, baba tarafından Boşnak olan birisi olarak Boşnak böreği mi desem Arnavut böreği mi desem bilemediğim ıspanaklı börek tarifi 🙂 Şimdiden kolaylıklar diliyorum ve elbette sonunda da böreğinizin her lokmasını kıymet bilerek yiyecek dostlarınızla beraber afiyet olsun 🙂

Gerekli malzemeler:

ıspanaklı börek4 su bardağı un

3 su bardağı ılık su

200gr. tereyağ

1 kahve fincanı zeytinyağı

1 yumurta

1 kg ıspanak

1 kahve fincanı süt

Tuz

Dipnot: Bu ölçüler tepsinin büyüklüğüne göre değişebilir, yukarıda belirttiğim ölçüler orta boy bir tepsi için..Ve önemli bir not da, tepsinin alüminyum olması yönünde. Alüminyum tepside börek daha güzel pişiyormuş, aklınızda olsun 🙂

Yapılışı:

Daha sonradan benim de hatırlayışım kolay olsun diye baya adım adım yazdığım notları ki bazı yerlerde ‘bu kadar detaya da gerek yok yani tahmin edebiliyoruz’ diyebileceğiniz noktalar olabilir, şimdiden affola 🙂

  • 200 gr. tereyağı eritin. Erittikten sonra içine 1 kahve fincanı zeytinyağı ekleyin. Bu karışımı kenarda bir yerde bekletin, birazdan ihtiyacımız olacak.
  • Hamur tutacağınız kaba 4 su bardağı un ve üzerine de 2 çay kaşığı tuz ekleyin. Burada küçük bir not, eğer tuzlu seviyorsanız hamura biraz daha tuz ekleyebilirsiniz.
  • Unun üzerine yavaşça 3 su bardağı ılık su ekleyerek hamur tutmaya başlayın, yumuşak bir hamur elde edeceksiniz.
  • Tezgah üzerinde kullanacağınız bölümü önce una bulayın ve ardından hamurun kesik tarafı size bakacak şekilde ellerinizle yoğurmaya başlayın.
  • Yoğurduğunuz hamuru bıçakla ikiye bölün, aman burada bıçağı da unlamayı unutmayın ki hamur bıçağa yapışmasın.
  • İkiye ayırdığınız hamurdan ilk parçasını da 8 parçaya bölün. Burada da küçük bir not, bu parçaların adedi ne ıspanaklıbörek3kadar çok olursa aslında börek de daha güzel oluyormuş, ama bunun için daha fazla hünere ihtiyaç olduğu kesin 🙂
  • Ayırdığınız 8 ayrı parçayı top halinde yuvarlayıp kenara koyun.
  • Şimdi de sıra topları merdane yardımıyla açmakta. Merdaneye hamurların yapışmasını önlemek için arada unlamayı unutmayın 🙂
  • Sonra bu ayırdığın topları ilk yaptığın toptan başlayarak merdane ile 10-15 cm çapında aç ve bunları asker gibi masanın üzerinde diz.
  • Yine ilk açtığın hamurdan başlayarak bu sefer merdane değil de ellerinin yardımıyla hamurları teker teker açmaya başla. Her birinin üzerine tereyağını sürerek devam et, özellikle kenarların kaçmamasına dikkat et. En sonunda toplam 8 katlı bir hamurunuz olacak, ve bunu öyle bir boyutta açmalısınız ki tepsinin üzerine yerleşebilsin. Burda da en önemli püf nokta kullanılan un. Acaip hamarat olup yine de un yüzünden tam açarken hamurun geri kaçması gibi tatsız sorunlar çıkabiliyormuş, işte bu kısmı en cansıkıcı kısmı zaten 😦
  • Bu kısmı tamamladıktan sonra, yağladığın tepsiye hamuru yerleştir, ama burda da püf nokta sanırım elinin üstünde olan hamuru diğer tarafı tepsiye gelecek şekilde yerleştirmen..
  • Bunu tamamladıktan sonra aynı işlemi hamurun ikinci yarısı için de yukarıda saydığım tüm adımları tekrarlıyorsun ve son halini alınca kenarda bekletiyorsun.
  • Ve şimdi geldi sıra ıspanaklara… 1 kg ıspanağı yıkadıktan ve ince ince kıydıktan sonra önce içine 1 kaşık tuz atıp bir kabın içinde ovuyorsun ve suyunu çıkarıyorsun. Ardından içine 1 yumurta ve 1 kahve fincanı süt ekleyip karıştırıyorsun, çok da sıkmadan yapman lazım ki bunu ıspanak yeniden suyunu salmasın.
  • Ardından hazırladığın ıspanağı, tepsiye dizdiğin ilk kat hamurun üzerine yerleştiriyorsun özenli bir şekilde. Üzerinde erimiş olan tereyağından biraz gezdirebilirsin. Ve asıl bana göre en en zor kısmı geliyor, bunun üzerine diğer hamuru, hem parçalamadan hem düzgünce kapak gibi örtmek.
  • Hem alt hamurun hem de üst hamurun kenar taraflarını biraraya getirdikten sonra geriye kalan tereyağı da ıspanaklıbörek2üzerine döküyorsun.
  • Fırını önceden ısıtmanıza gerek yok, ben de herşeyde önceden ısıtılır diye düşünüyordum sürekli kek kurabiye yaptığımız için son zamanlarda, ama börekte önceden ısıtmaya gerek yokmuş, 200 derecede 30 dakika kadar pişiriyorsun. Bu arada fırına vermeden önce nasıl dilimlemeyi arzu ediyorsan bıçakla hafif bir çizgi kesik yapabilirsin çok da derine inmeden ki piştikten sonra rahatça dilimleyebilesin.
  • Ve fırından çıkardıktan sonra biz normalde yoğurt ile ve çatal bıçak kullanmadan gayet ellerimizle gömülerek yeriz ki böylesi daha lezzetli olur her zaman 🙂 Sizin seçiminiz nasıl olursa olsun tabi ki afiyet olsun….

 

 

life-quotes-anyway-life-goes-on_largeBir yıl daha bitiyor… Kimilerine göre çok güzel, kimilerine göre hüzünlü anlarla dolu koskocaman bir yıl…Bazıları için aynı rutin hayatlarına devam ederek geçirdikleri dolu dolu 365 gün, bazıları için çizginin dışına çıkarak hayallerini gerçekleştirmeye yönelik adımlarla dolu 12 ay… Ne şanslıyım ki çevremde son zamanlarda çizginin dışına çıkmayı deneyimleme cesaretine sahip pek çok arkadaşım var… Kurumsal hayattan nasibini alıp beyaz yakalılıktan sıyrılarak yogaya adım atmış ve yüreğinin götürdüğü yere, Bali´ye ayak basan Emel….Yine kurumsal hayata ‘yeter artık ben dünyayı gezmek istiyorum’ diyerek veda eden ve bir yıllığına dünya turuna başlayıp,  zamanını doldurmasına rağmen maceralı yolculuğuna devam eden Çağlar…. Ve şimdi size asıl bahsedeceğim Murat Kılıçaslan

logoMurat, kurumsal hayatın köleliğinden kurtulup hayalini gerçekleştirmek üzere 25 Tezgah-02yıllık dostu Alp Çekici ile yollarını birleştirmiş Göktürk´de açtıkları Tezgah´da…Mekana girdiğinizde, büyük bir masa karşılıyor sizi, aslında bu masa, aynı zamanda Alp´in tezgahı… Bu tezgahın üzerinde neler mi yapılıyor? İslim kebabından beğendili kuzu tandırına, enginarından kırmızı kinoa salatasına, elmalı kurabiyesinden tarçınlı çöreğine kadar son 4 ay içerisinde 350´nin üzerinde birbirinden farklı lezzetler… sandwichÜrünlerinde kullandıkları malzemelerin kalitesine çok önem veren ve bundan ödün vermeyen Tezgah´ın sağlıklı menüsünü hem mekanda deneyebilirsiniz hem de ürünlersundukları butik catering hizmetinden faydalanarak dilediğiniz yerde misafirlerinizle beraber afiyetle yiyebilirsiniz. Pazar hariç her gün 12:00 ve 20:00 saatleri arasında hizmet veren Tezgah´da ayrıca, Malatya´dan getirttikleri kayısı ile Antalya’dan aldıkları nar ekşisini ve salçayı kendilerine has hazırladıkları ambalajlarda satın alabilirsiniz.

Arkadaşım diye demiyorum, eğer yolunuz bir gün Göktürk´e düşerse kesinlikle uğramanızı tavsiye ederim. Eğer, ‘Göktürk de pek uzak’ diyorsanız, ve yılbaşını evinizde geçirmeyi planlıyorsanız, alın işte size harika bir yılbaşı menüsü ve Tezgah´ı deneyimlemek için size güzel bir fırsat 🙂 Şimdiden afiyet olsun 🙂

tezgah yılbaşı menüsü

Adres :

Göktürk Mahallesi Kemer Corner Sitesi Tan Sokak 1-C , Göktürk, Eyüp

Web: http://tezgahfood.com/

Bazen kendimi, evde gün yapıp 20-25 kişiyi ağırlayan annemmiş gibi hissediyorum…. Tek fark ile… Börekler açmak ve pastalar hazırlayan anne özeni yerine, çay, kahve, bira, kokteyl, frozen, lynchburg, mojito gibi aklınıza gelebilecek her ne var ise hazırlayan bir anne hassasiyetiyle…

Bir de uzun zamandır aklımda olan benzetmemi paylaşmak için bu yazımı yazmayı bekliyordum, izninizle çok kısaaa bir geçmişe dönüş yapacağım…:) işbankasıKaş´a taşınmam vesilesiyle ziyaretime gelen dostlar ile ya da ilk defa burada ağırlarken tanıştıklarımızla olan ağırlama ve uğurlama ritüeli, çocukluk dönemimde yaz sezonlarını geçirdiğimiz Yelkenkaya´daki yazlık evimizdekioyun parkı günleri hatırlattı… Yelkenkaya İşbankası kampı´nı belki bilenleriniz vardır. Haziran-Eylül dönemini 15´er günlük devreler halinde İşbankası mensuplarına kura ile konaklama fırsatı çıkardı, bizler de şanslı çocuklar olarak tüm yaz dönemi boyunca her devreye gelen akranlarımızla tanışma fırsatı bulurduk. Nerede mi? Elbette oyun parkında.. Ve bir bakardık ki daha ilk günün sonunda grup kurulmuş ve akşam sohbetleri başlamış… O 15 gün o kadar hızlı geçerdi ki, son gün ayrılmak çok zor olurdu, hatta devreler arasında bir günlük boşlukta – e o günde de kamp temizliği yapılırdı yeni devre misafirleri için -,bizde de bir hüzün ki sormayın… Ve ertesi gün geldiğinde yeni devre çocukları gelir ve aynı döngü yeniden başlardı… Nedense biraz nostalji yapıp eski günleri yadedesim geldi 🙂

nereid2Neyse bu kadar laklak yeter, bu haftanın mekanına gelsin sıra bakalım… Sezon yoğunluğunda akşam 21:30 servisi ile otel misafirlerimizi Kaş´a getirdikten sonra, artık bize serbest zaman demek isterdim ki Kaş´da bu o kadar da kolay değil…Kaş´lı olmak bazen zormuş yahu, herkes herkesi tanıyor, yolda merhaba demeden ve en az bir yarım saat oyalanmadan bir yere ulaşmanın – şikayet etmiyorum yanlış anlaşılmasın, keyifli aslında 🙂– gayet zor olduğu sevimli kasabamızda az da olsa Berkay ile baş başa kalma fırsatı yakaladığımız nadir anlardan birinde, Nereid Meyhanesi´ni keşfedelim dedik…Pembe begonviller arasında nereidmavi ve beyaz renklerin hakim olduğu mekana,  dekoratif olarak kullanılan balık ağları ve deniz fenerleri hoş bir hava kazandırmış. Restorana geldiniz, mavi-beyaz pötikare örtülü masanıza yerleştiniz ve sipariş zamanı mı geldi? İşte size ‘yemeden ayrılmayın’ diyeceklerim: ahtapot ızgara, saganaki peyniri, karışık ege otlarından sıcak olarak üzerine yoğurt ile servis edilen meze, kalamar, mücver ile kılıçbalığı pastırmalı paçanga…Deneme fırsatı yakalayamadığımız daha pek çok çeşit meze.. Ama hepsinden tatmak için tek bir akşam yeterli değil maalesef.. Sizler de bu yazdıklarımın haricinde denedikleriniz olursa paylaşırsanız sevinirim, e ne de olsa hayat paylaştıkça daha güzel 🙂

Şimdiden afiyet olsun ve bol keyifli bir gurme akşamı olsun 🙂

Gezelim görelim, tadalım içelim, paylaşalım moduna, yeni bir Kaş yazısı ile devam edelim bakalım 🙂

Öncelikle biraz sezon bilgisi vererek başlayayım, her ne kadar yaz sezonu açılmış olsa da, geçen yıllara oranla yerli ve yabancı turist sayısının az olmasının, Kaş esnafını üzdüğünü söyleyebilirim… Eski ‘gezgin’ profilim ile, Kaş´a tatile gelseydim çok kalabalık olmamasından memnun olabilirdim, ancak yeni ‘junior turizmci’ profilimle, kalabalık olacağı günleri heyecanla bekliyorum doğruyu söylemek gerekirse… Daha önceden dikkatimi hiç çekmeyen konulara dikkat kesilmeye başladım diyebilirim, bunlardan birisi de mesela içki reklam yasağının etkisinin sadece alkol satan yerler ile alkol üreten firmalefes-alkol-yasagiar üzerinde olduğu yönünde bir algı oluşmuştu bende, ama şimdi görüyorum ki mesela marka barındıran şemsiyeler bile değiştirilmek zorunda tesislerde, ve bunun maliyetsel etkisi… Belki sizler farkındaydınız, daha yeni mi fark ettin diyebilirsiniz, ama ben anca işin içine girince fark edince bu gözlemimi de paylaşayım istedim…

Neyse gelelim şimdi fasulyenin faydalarına 🙂 Daha önceki paylaşımlarıma ek olarak Kaş´da bir akşamı, nasıl renklendirebilirsiniz?

Hem gözünüze hem de midenize hitap eden bir restoran ve ardından kulaklarınızın pasını silecek hoş bir müzik dinletisi için iki farklı mekan önerim olacak…

photo 2Tüm gün yüzdünüz, güneş banyosu yaptınız, photo 1yoruldunuz… Ve karnınız zil çalıyor… Hemen cicilerinizi giyip pastörel renklerde dekore edilmiş, Kaş manzarasına sahip ‘Papillon Bistro´´da akşam yemeğinizi yiyebilirsiniz. 1988 yılında hizmet vermeye başlayan Cafe Papillon, son 4 yıldır yeni yerinde ‘Papillon Bistro’ adıyla müşterilerini ağırlıyor. Zamanında müşterisi olan bir çiftin emin ellerine bırakılan mekanın menüsünde,  özel soslu salatalar, spaghetti çeşitleri, kendi mutfaklarında
imal ettikleri ravioli, fettucine gibi İtalyan lezzetleri ile Türk mutfağının mantısını bulabilirsiniz. Spesiyalleri olan rulo patlıcan, mücver ve ızgara
kalamarı denemeden kesinlikle ayrılmayın. Şinitzel tutkunu iseniz dana şinitzelini ve cheesecakeseverseniz bol meyveli şeftali cheesecake´i kaçırmayın… Bu arada size bir tavsiye daha, eğer yediklerinizden memnun kalırsanız, mutlaka beğendiğinizi belirtin ki arka planda çok da görünmeyen ama yediklerinize lezzet katan aşçıların yüzlerine gülücük kondurabilesiniz 🙂 Ve gülücük konduracağınızdan emin olabilirsiniz 🙂

Güzel bir yemeğin ardından sessiz sakin bir ortamda içkinizi yudumlarken, guler_ozincebir yandan da söz yazarı ve besteci Güler Özince´nin kendi bestelediği şarkıları gitarı eşliğinde dinlemek isterseniz Pazartesi ve Salı akşamları Asmaaltı Cafe´ye ya da Çarşamba, Cuma ve Cumartesi akşamları ise Mayor Bistro´ya uğrayabilirsiniz.

Şimdiden keyifli bir akşam diliyorum….

Köy´den indim şehir´e derler genelde ya, benimki tam tersi 🙂 Gerçi Kaş için köy demek uygun olmaz artık, 53 binin üzerinde nüfusu olan bir yerleşim beldesi. Antalya´nın ilçesi olan Kaş´a geçen yıl aşık oldum ve bir yıl içerisinde ‘nereden nereye’ ve ‘hayat sürprizlerle dolu’ dedirtecek ölçüde bir değişimle, işte şimdi buradayım ve gururla söylebilirim ki artık ben de bir Kaş´lıyım 🙂 Kaş´lı olarak da, burada nerelerde yemek yenir, nerelerde içilir, nerelerde gezilir, nerelerde dağıtılır gibi bilgileri ekleyerek hazırladığım yazılarımla ve paylaşımlarımla sizlere azıcık da olsa yol göstermeyi kendime bir borç bilirim 🙂

Öncelikle geçen yıl yazmış olduğum yazımda bazı restoranlara yer vermiştim, yeniden göz atmak istersiniz belki diye burada paylaşıyorum. https://aktivitemidediniz.wordpress.com/2013/08/10/ehl-i-keyif-bir-kasaba-kas/

Bu sefer daha önce denemediğim ve bu hafta deneme fırsatı yakaladığım iki restorandan bahsetmek istiyorum… Meze konusunda damak çılgınlığı arıyorsanız Ruhibey Meyhanesi ve leziz soslarıyla marine edilmiş biftek arayışındaysanız da Maya Steak Restaurant, bu haftanın önerileri 🙂

Ruhibey Restaurant:

Kaş´ın içerisinde yer alan Uzun çarşı caddesinden yukarı çıkarken hem sağda ve solda bulunan mağazalara göz atabilir hem de balkonlardan sarkan begonvilleri ve sokağın diğer ucunda bulunan lahiti de alacak şekilde birbirindmicrosoft ekip ruhibeyen güzel fotoğraflar çekebilir ve sokağın renk cümbüşüyle önce gözlerinize bir ziyafet çekebilirsiniz ruhibey mezeleziz bir yemek öncesinde… Microsoft bünyesindeki kurumsal hayatımın ardından herkesin hayalini kurduğu yeni hayatımda,  Limanağzı´nda Delos Beach Hotel´de hem konaklamaya hem de beni ziyarete gelen yaklaşık 30 kişilik Microsoft ekibi ile Ruhibey Restaurant´ını keşfe geldik… Özellikle evlilik teklifi almış, ya da şu anda teklif bekleyen ya da evli olup hiç teklif almamış olan çiftlerin tatlı çekişmeli sohbetleri eşliğinde, pek çok çeşitte ve hiçbirinden pişmanlık duymadığımız lezzette mezeleri rakı eşliğinde ‘götürdük’ diyebilirim 🙂 Mutfağın açık olması ve her hazırlanan ikramın gözler önünde hazırlanıyor olması da oldukça iç rahatlatıcı J Özellikle sezonunda yani Haziran ve Eylül tarihleri arasında gitmeden önce rezervasyon yaptırmanızı kesinlikle öneririm.

Maya Steak Restaurant:

maya2Sürekli balık ve meze ikilisi yaptınız ve canınız güzel bir bonfile mi çekti, o zaman doğru adres: Maya Steak Restaurant. Delos Beach Hotel´de çalışırken gün boyu koşturmaca, bazen yemek yemek için vakit bulamadığımız zamanlara dahi sebep olabiliyor, hadi vakit buldun onda da çok hızlı atıştırman gerekiyor, bu da bir ölçüde aslında sağlıksız yaşama doğru sürüklüyor insanı… Berkay ile ara ara fırsat buldukça Kaş´da hem sohbet ederek hem baş başa vakit geçirerek hem yemeğimizi yiyip hem de şarabımızı yudumlayacağımız maya steakmekanları teker teker deneme bahanesi ile biz de bir nebze içimize protein yüklemeye karar verdik… Ve başlangıcı kuzu eti sevmeyen biri olarak güzel bir bonfile ile açma isteğime karşılık Berkay´ın önerisi ile kendimizi burada bulduk… 8 yıldır hizmet veren Maya Steak restaurant, çok şeker bir karı kocanın güvenli ellerinde… Ağaçlar altında küçük bir avluda yerleştirmiş oldukları 7-8 masalık bir yer… Küçük olması sebebiyle yine sezonunda rezervasyon ile gitmenizi öneririm. Tam sırrını alamadığımız ama küçük ipuçlarını alabildiğimiz maya ve brandy sosu ile hazırladıkları Maya bonfilem ve farklı soslarla hazırladıkları mantarlı bonfile ve biberli bonfile menünün favorileri arasında. İçanadolu´dan getirdikleri etler ile hazırladıkları bonfile çeşitlerinin yanı sıra sos tarifini alamadığımız ama çok leziz sezon salatasını kesinlikle öneririm. Güzel yemeğinizi ayrıca Manisa´da üretilen ve restoran ile aynı ismi taşıyan Mayya şarabını da yudumlayabilirsiniz.

Eveeettt şimdilik  bu kadar, ama yeniden Kaş ile ilgili olarak farklı yazılarımla karşınızda olacağım 🙂

Bebeklik, çocukluk, gençlik dönemlerinin hepsi Fatih´de geçsin ve sen gel bu yaşında, iki sokak ötedeki Akdeniz Hatay Sofrası´nı keşfet… Neyse geç olsun güç olmasın diyelim, hiç keşfetmemiş olmaktan iyidir 🙂

akdeniz hatay sofrasıKendilerine çok uyan bir slogan bulduklarını düşünüyorum leziz yemeklerini tatma şansını bulduktan sonar:  ‘Hatay´a gelmeyen hataya düşer’… 🙂 1985 yılından beri hizmet veren Akdeniz Hatay sofrası, isminden de tahmin edileceği üzere Hatay´a özgü lezzetlere menüsünde yer zahterveriyor. Kekikgillerden zahter otunun kullanıldığı Zahter kebabı, Zahter salatası ve yemekten sonra midenizi dinlendirmek için alacağınız Zahter çayı, tek bir otun hem yiyeceğinize hem de içeceğinize ayrı tat verebileceğinin bir kanıtı… Her ne kadar bunca yemekten sonra belli bir süre meze ve kebap yemeye ara vercek olsam da eğer kebap kriziniz geldiyse, aşermenizi burada gidermenizi öneririm kesinlikle:) Humus, Muhammara, Maklube pilavı, acılı ezme, Mekdus –acıya eşiği düşük olanlar için dikkat derim 🙂– , kağıt kebabından zahter kebabına kadar pek çok kebap çeşidini, iş arasında kaçamak yaparak gittiğimiz Akdeniz Hatay Sofrası´nda tatma imkanı bulduk….Benden size tavsiye, eğer öğlen yemeği için gittiyseniz ardından ciddi bir toplantınız olmadığından emin olun, yoksa uyuyakalmanız olası:) Menüde yer alıp denemediklerimiz arasında, sunuluşu itibariyle çok dikkat çekici olan tuzda tavuk ve et… %100 kaya tuzu ile kapatılarak odun ateşinde pişirerek yaptıkları bu lezzeti de deneyimlemek lazım tabi bir gün 🙂 Her ne kadar restorana girmedenakdeniz hatay sofrası2 önce çok iradeli gözüksem de, yine de dayanamayıp ucundan yediğim Antakya künefesini de tatmadan ayrılmayın derim. Özellikle servis edilirken yanında getirdikleri kaymak ve nar çok cezbedici 🙂 O kadar yiyip yiyip, müşterilerine bir nebze acıyarak beyaz ekmek yerine kepek undan yaptıkları lavaş ekmeği ve pide ikram etmeleri ise en favori hareketti benim için 🙂 En azından mezeleri götürürken kepek ekmeğine sürerek yemek bile, insanı birazcık rahatlatabiliyor, hafif yedim aslında ya, hafif hafif, kepek ekmek yiyorum ki :):) Şaka bir yana, Hatay mutfağını seviyorsanız ve ayrıca Pazar günleri servis ettikleri 151 çeşitlik kahvaltı menüsünde neler varmış diye merak ediyorsanız, burayı mutlaka denemelisiniz…

Hazır, Fatih´deki mekanlardan söz açmışken, çocukluğumun geçtiği 3 özel mekana ait damağımda kalan tatlardan da bahsedeyim bu vesileyle 🙂

barbaros yoğurtçusuAnnemin Barbaros yoğurtçusu´ndan aldığı yoğurt ve tavukgöğsünün lezzeti; Reşat Nuri Güntekin tiyatrosu´nda annem ve babam ile tiyatro izledikten bozasonra Vefa bozacısı´nda verdiğimiz molada boza ile sıcak leblebi keyfi; babamın İşbankası´nda yaptığı görev itibariyle Karadeniz´de bulunmuş olup her Pazar günü gelenekselleşmiş olan ritüeli Fatih´de de devam ettirip, annemin hazırladığı iç ile Fatih Karadeniz pideci´sinden eve sıcak sıcak gelen pidenin mis kokusu….

İlk yeğenimin doğuşu ile 15 gün içerisinde Fatih´den ayrılıp ve bir gün olsun o günlerini özlememiş biri olarak, baya bir nostalji oldu bu yazı benim için.. Sanırım azıcık özlediğim kısımları varmış diye itirafta bulunarak yazıma son veriyorum…

Şimdiden afiyet olsun 🙂